soğuk bir günün sonunda üşümüşlükten kurtulmak adına sığındım bir akşam kahvesinin cam kenarındaki masasına oturmuş öylece boş gözlerle seyrediyordum dışarıyı. dalgın, belki biraz kırgın belki biraz da üzgün... söylemiş olduğum sütlü kahve henüz gelmişti ki, çantamdan çıkardığım bir not defterine içimi dökmeye karar verdim, ruhumu, gönlümü bu hüzünd...en boşaltmak istedim... beyaz sayfaya dokundurduğum kalem noktalar oluşturmuştu... yazamıyordum, hırstan, yine zamansız ve amansız bir firaka kurban giden düşleri kaybetmenin hırsından... kalemi defterin üzerine bıraktım, bir yudum daha alıp kahvemden ellerimi kafamın arkasında birleştirip biraz geriye doğru yaslandım oturduğum koltukta... birden dışarısında kaldığım olağan hayatın içersinde buluverdim kendimi, kulağıma hemen bir şarkı çalındı o an... aslında yazamadıklarımın bir parçasıydı şarkının sözleri... yazmak istediklerimden vazgeçip o şarkının sözlerini yazdım ve bugünün tarihini düştüm altına, yazacaklarımın hülasasından çok da farklı değildi çünkü...
"ben sana nerden tutuldum
yokluğunda hem nasıl duruldum
sağ elimi solumla avuttum,
boş yere, boş yere, boş yere
aahhhhh boş yereeeeeee"
"BEYAZ DUVARLAR ARASINDAKİ ADAMIN GÜNCESİ'NDEN"
15 Mart 2012 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder