Bulunduğum Kaf Dağı’ndan benden olmayan bir gözle Güneş’e baktığımda aklıma Cem Karaca’nın bir şarkısı geldi;
“Güneşte demlerim senin çayını/yüreğimden süzer öyle veririm”
İlk duyduğunda insanın hayran kaldığı bir güzelleme bence. Sonra biraz daha düşününce yare sunulacak çayın suyu özden bir ateşle ısıtılsa daha değerli olacağı kanısına vardım. Dağarcığımı yokladığımda ise karşıma bu düşünceyi destekleyecek bir örnek çıktı; Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri.
Üftade hazretlerine talebe olmuş olan bu insan, sabah namazlarında Üftade Hazretleri’nin abdest suyunu ısıtmak ile vazifeli olduğu zamanlarda bir gece uyuya kalır. Ateşi yakmak ve abdest suyunu ısıtmak için çok fazla bir vakit yoktur ve su ibriğini sinesine bastırır, kollarıyla da iyice sarar. Üftade Hazretleri uyanıp, yanı başına geldiğinde mahcup bir tavır içindedir Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ve kollarını sıvamış durumda bekleyen mürşidine suyu vermekten çekinir. Üftade Hazretleri ise;
“Dök evladım korkma” der.
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri suyu dökmeye başladığında sıcak bir su akar ibrikten. Üftade Hazretleri ise o muhteşem cümleyi kurar;
“Evlat, bu su odun ateşiyle ısınmışa benzemiyor, gönül ateşi ile ısınmış.”
Hararet-i derunumla demlerim senin çayını
Hadde-yi dilden süzer de öyle veririm…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder